Yazı Başlıkları
Aşırı duyarlılık reaksiyonları; antijene karşı immün cevap uygun olmayan veya abartılı ortaya çıktığı zaman aşırı duyarlılıktan bahsedilir. Aşırı duyarlılık reaksiyonu bir çok antijene karşı ortaya çıkabilir. Aşırı duyarlılık reaksiyonu antijen ile ilk karşılaşmada ortaya çıkmaz, takip eden karşılaşmalarda oluşur. Coobs ve Gell tarafından 1970 yılında I,II, III ve IV olmak üzere 4 tip aşırı duyarlılık reaksiyonu tanımlanmıştır.
Aşağıdaki şekilde 4 tip aşırı duyarlılık reaksiyonu görülmektedir. Tip 1, 2 ve 3 antikorlar tarafından ortaya çıkarken, tip IV aşırı duyarlılık reaksiyonunda antikorlar rol oynamamaktadır. Tip 4 aşırı duyarlılık reaksiyonu “gecikmiş tip” veya “hücresel aşırı duyarlılık” reaksiyonu olarak isimlendirilmektedir.
Tip 1 aşırı duyarlılık reaksiyonu ev tozu, polen, mite ve hayvan tüylerine gibi antijenlere karşı oluşan IgE sınıfı antikorlar ile meydana gelir. Mast hücrelerinin kendisine degranülasyonu sonucu ortaya çıkan mediatörler klinik tabloyu meydana çıkarmaktadır.
Tip 2 aşırı duyarlılık reaksiyonu “antikor bağımlı sitotoksik aşırı duyarlılık” olarak tanımlanabilir. Bu reaksiyonda IgG veya IgM sınıfı antikorlar rol oynar. Antijen antikor birleşmesi sonucu olaya kompleman ve diğer hücreler karışır ve antijenin bulunduğu doku veya hücre hasara uğrar.
Tip 3 aşırı duyarlılık reaksiyonunda retiküloendotelyal sistem hücreleri tarafından temizlenemeyecek kadar fazla oluşan antijen-antikor (immün kompleks) bileşikleri vardır. Bu immün kompleksler çeşitli dokulara yerleşirler. Komplemanın ve immün sistem hücrelerinin olaya karışması ile hasar meydana gelir.
Tip 4 aşırı duyarlılık reaksiyonu hücresel tiptir. Antijenin T hücresini uyarması veya makrofaj içinde devamlı var olan antijenin makrofajı aktive etmesi olayda rol oynar.
Tip 2 aşırı duyarlılık reaksiyonunda, hücre veya doku yüzeyinde bulunan antijenlere karşı oluşan IgG ve IgM sınıfı antikorlar rol oynamaktadır.Bu nedenle hasar antijenin bulunduğu hücre veya doku ile sınırlıdır. Tip 3 aşırı duyarlılık reaksiyonunda ise antikorlar çözülebilir antijenlere karşıdır ve dolaşımda ag-ab kompleksleri oluşur.
Tip 2 aşırı duyarlılık reaksiyonunda, yüzeydeki antijenlere karşı oluşan antikoru, kompleman ve immün sistem hücrelerinin beraberce hasar neden olurlar. Antikor hücre ve doku yüzeyinde antijene bağlandığı zaman komplemana bağlanarak, C1’ i aktif hale getirir.
Fagositoza direnç olmadığı sürece bir çok patojen fagolizozom içinde reaktif oksijen ve azot metabolitleri, enzim, iyonlar ve pH değişikliği ile öldürülür. Hedef fagosite edilemeyecek kadar büyük ise granüller ve lizozom fagosite edilemeyen hedefe doğru boşaltılır. Antikorlar K hücrelerinin hedefe afinitesini artırarak etki etse de bu hücrelerin tip 2 aşırı duyarlılık reaksiyonundaki rolü tam olarak kesinlik kazanmamıştır.
Tip 2 aşırı duyarlılık reaksi- yonunun temel özellikleri aşağıdadır:
Eritrosit yüzeyinde 20’den fazla kan grubuna ait 200 çeşit antijen vardır . Transfüzyon reaksiyonları farklı gruplardan kan transfüzyonu yapıldığı zaman ortay çıkar. En sık ABO kan grubu uyuşmazlığında görülür. Antikorlar IgM sınıfı olup agglütinasyon, komplemant aktivasyonu ve lizis yaparlar. Ateş, hipotansiyon, bulantı, kusma, karın ve sırt ağrısı ile giden klinik tablo görülür. Diğer kan grupları uyuşmazlıklarında ortya çıkan antikorlar IgG sınıfı olduğundan şiddeti daha azdır. IgG ile kaplı eritrositler karaciğer ve dalakta bulunan fagositer hücreler tarafından parçalanırlar. Kompleman aktivasyonu vardır. Şiddetli eritrosit yıkımı sonucu akut tübüler nekroz oluşur. Transfüzyon reaksiyonu daha önce antijenle karşılaşmış olanlarda meydana geldiği gibi transfüzyon sonrası antikor oluşumu ile de meydana gelir.
Nötrofiller kaynaklı savunma meka- nizması görülmektedir. İlk kısımda nötrofil mikroorganzimayı Fc ve C3 re- septörü ile yakalamaktadır. Mikroorga- nizma fagosite edilmektedir. Lizozomun bu komplekse girmesiyle fagolizozom oluşmaktadır. Tip 3 aşırı duyarlılık reaksiyonunda ise antikor kaplı konakçı hücresi benzer olarak fagosite etmeye çalışmaktadır. Ancak hedef çok büyük- tür ve olay hücrenin lizozom içeriğini boşaltması ve hedef hücreye zarar vermesi ile sonuçlanmaktadır
Yenidoğan hemolitik anemisi daha önce sensitize olmuş annenin ikinci hamileliğinde ortaya çıkar. Oluşan IgG sınıf antikorlar plasentayı geçerek fetusde hasara neden olurlar. En fazla Rh uyuşmazlığında görülür.
Anne Rh(-) bebek Rh(+) ise doğumda bulaşma nedeniyle , anne Rh antijenleri ile tanışır ve antikor oluşturur. Anne tekrar hamile kaldığı zaman oluşan IgG sınıfı antikorlar fetuse ulaşır ve hasara neden olur. Daha az olarak Kell antijenleri ile oluşur. Aşağıdaki şekilde ise proflaksiye alınan ve alınmayan durumlar şematize edilmiştir. Anti-Rh antikorları anneye verildiği zaman Rh antijenlerini kapatarak annenin kendisinin antikor yapımını engellemektedir. Buna karşılık ilk doğum sonrası proflaksi yapılmayan annede anti-Rh antikorları gelişmektedir.
Otoimmün hemolitik anemi kendiliğinden oluşabileceği gibi ilaçlar ile de ortaya çıkabilir. Otoimmün hemolitik anemi üç başlıkta incelenebilir :
Sıcak otoantikorlar daha ziyade RhC, RhD ve RhE antijenlerine karşı oluşur. Nedeni tam olarak bilinmemektedir. Soğuk otoantikorlar 37 dereceden adaha aşağı sıcaklık derecelerinde reaksiyona girerler. Bu antikorlar genellikle IgM sınıfı olup komplemanı bağlarlar. Antikorlar Ii kan grubuna karşıdır. Soğuk havalarda periferik dolaşımda etkili olurlar. Yaşlı kimselerde daha sık görülürler. Mycoplasma pneumoniae enfeksiyonlarında soğuk oto antikorlar ortaya çıkar.
Eritrositlerin dışında çeşitli hastalıklarda nötrofil, lenfosit ve trombositlere karşı antikorlar oluşur. SLE hastalığında nötrofil ve lenfositlere karşı antikorlar, idyopatik trombositıpenik purpurada ise trombositlere karşı antikorlar oluşur.
Goodpasture sendromunda glomerül bazal membranında bulunan glikoproteinlere karşı otoantikorlar oluşur. Pemfigus vulgaris hastalığında epidermal hücre birleşim yerinde bulunan desmoglein-1 ve 3’e karşı otoantikorlar oluşur. Myastenia Gravis hastalığında asetil kolin reseptölerine karşı otoantikorlar oluşur.
Tip 3 aşırı duyarlılık reaksiyonu dolaşımda serbest olarak bulunan antijenlere karşı oluşan antikorun bu antijenlere bağlanması ile oluşur. Bu antijenler otoantijen ve yabancı antijen olabilir. Normal koşullarda oluşan antijen-antikor kompleksleri mononükleer fagositer sistemler tarafından temizlenir. Ancak fazla miktarda oluştuğu zaman çeşitli dokulara yerleşerek kompleman ve antikor etkisiyle hasara neden olurlar.
İmmun kompleks oluşumuyla giden hastalıklar 3 kategoride toplanabilir :
Aşağıdaki şekillerde Tip 3 aşırı duyarlılık reaksiyonu özetlenmektedir. İlk şekilde oluşan immün komplekslerin C3a ve C5a ortaya çıkmasına neden oldukları ve gerek immün komplekslerin doğrudan gerekse C3a ve C5a yoluyla bazofilleri uyardıkları görülmektedir. Bazofillerin ve trombositlerin uyarılması sonucu ortaya çıkan vasoaktif aminler endotel hücresinde retraksiyona ve vasküler geçirgenliğin artmasına neden olmaktadır.
Artmış damar permeabilitesi ise immün komplekslerin davar duvarına depolanmasına neden olur. Bu olay trombosit toplanmasına neden olur ve komplemanı uyarır. Toplanan trombositler endotel bazal membran kollejenleri üstünde mikrotrombüsler oluşturur. Kompleman ürünleri bölgeye nötrofilleri çağırır. Ancak nötrofiller immün kompleksleri içine alamaz, kendi lizozomal enzimlerini dışarı verir ve damar duvarındaki hasarın artmasına neden olur.
Aşağıdaki şekilde ise deneysel olarak oluşturulan serum hastalığı şematize dilmektedir.
Yabancı serum verilmesinden sonra yaklaşık 5 günlük bir uyku devresi görülür. Bu süre içinde serumda sadece serbest antijenler saptanabilir. Daha sonra oluşan antikorlar antijenler ile birleşerek immün kompleks oluşumuna neden olurlar. Bu immün kompleksler serumda saptanabilir. Nefrit ve arterit gelişir.
Deriiçine verilen an- tijen kandaki özgül antikor ile birleşir ve immün kompleks oluşur. Kompleman aktive olur, trombo- sitler üzerine etki eder. İmmün komp- leks makrofajlardan TNF ve IL-1 salınımına neden olur. Ayrıca kompleman C3a ve C5a mast hücrelerinin degranülasyonuna, nötrofillerin bölgeye toplanmalarına neden olurlar. Histamin ve lökotrienler gibi mast hücresi ürünleri kan akımının hızlanmasına ve kapiller geçirgenliğin artmasına neden olurlar. Polimorflardan yayılan lizozomal enzimler enflamasyonun artmasına neden olurlar. Son olarak immunkompleks üstünde biriken C3b opsonize edilmelerine neden olur. Arthus reaksiyonu Ektrensek Allerjik Alveolit ve Çiftçi Akciğeri gibi presipitasyon veren antikorların oluştuğu hastalıklarda görülür.
Tip IV aşırı duyarlılık reaksiyonu hücresel tip aşırı duyarlılık reaksiyonu veya geç tip aşırı duyarlılık reaksiyonu olarak da bilinmektedir. Bu tip aşırı duyarlılık reaksiyonunda T hücreleri rol oynamaktadır. Diğer taraftan tip IV aşırı duyarlılık reaksiyonu serum ile değil T hücreleri ile nakledilebilmektedir.
Hücreiçi bakterilere karşı primer savunma gecikmiş tip aşırı duyarlılık ile olur. Üç tipi vardır :
Kontak aşırı duyarlılık antijen ile temas bölgesinde ekzamatöz reaksiyon ile karekterizedir. Kontak aşırı duyarlılık olayında haptenler önemli rol oynamaktadır. Haptenler normal vücut proteinleri ile birleşerek antijenik özellik kazanırlar. Langerhans hücreleri, keratositler ve CD4+ lenfositler kontak aşırı duyarlılıkta rol oynarlar. Keratositler hücre membranlarında MHC II ve ICAM-1 eksprese ederler. Ayrıca ortama IL-1,3,6,8, GM-CSF, TNF- alfa, TGF-alfa ve TGF-beta salgılarlar. Kontak aşırı duyarlılıkta duyarlaştırma ve cevap fazları vardır.Duyarlaştırma devresinde alı- nan antijenler Langerhans hücreleri aracılığı ile en yakın lenf bezindeki CD4+ T hücrelerine sunulmaktadır.
Cevap devresinde antijenle tekrar karşılaşıldığı zaman Langerhans hücreleri antijeni bölgede bulunan hafıza CD4+ T hücrelerine sunar(1). Bu hücreler IFN-g salgılayarak endotel hücreleri ve kerotositlerin MHCII ve ICAM-1 ekspresyonunu artırır. Keratositler ve endotel hücreleri IL-1, IL-6 ve GM-CSF gibi sitokinleri salgılarlar (4). Salgılanan sitokinlerin etkisiyle antijene özgül olmayan CD4+ T hücreleri bölgeye gelir (5). Bu hücreler daha önce aktive edilen keratositlere bağlanırlar(6). Daha sonra aktive edilen makrofajlar da olaya karışır. Reaksiyon uyarılmış keratosid ve makrofajlardan PGE salgılanmasıyla sönmeye başlamaktadır.
Bu tür aşırı duyarlılık enfeksiyon geçirmiş bireylere aynı etkenin deri içine veril- mesi ile gösterilebilir. Örne- ğin primer tüberküloz geçir- miş veya aşılanmış bireylere Mycobacterium tuberculosis ile hazırlanmış PPD verildiği zaman 24-48 saatte enjeksi- yon yerinde eritem ve endurasyon görülmektedir.
M.tuberculosis dışında M.leprae ve bazı enfeksiyonlarda bu tür test uygulanmaktadır. Klinikte daha önce var olduğu halde bu cevabın daha sonra görülmemesi anerji olarak isimlendirilmektedir. Anerjik bireyler enfeksiyonlara son derece hassastır.
Fagositlere dirençli olan bakterilerin devamlı uyarıları sonucu ortaya çıkan reaksiyondur. Makrofajların kronik uyarımları sonucu önce “epiteloid” hücreye daha sonra da bu hücrelerin birleşmesi ile dev hücreye dönüştüğü görülmektedir. Bu dev hücreler de granülom adı verilen nodülleri oluşturmaktadır. İnsanda granülamatöz tip aşırı duyarlılık reaksiyonu ile ortaya çıkan bir çok hastalık vardır. Bunların çoğu mikobakteri, fungus ve protozoa enfeksiyonudur. Tuberküloz, Lepra, Listerya, Sarkoidoz, Crohn, Derin Mantar Enfeksiyonları bunlar arasında sayılabilir.
Son yıllarda konuşmaya başlanan bir başka konudur. Uyarıcı aşırı duyarlılık olarak da bilinir. Endokrin bezlere karşı gelişen otoantikorların neden olduğu hastalıklar bu şekilde sınıflandırılmaya başlamıştır. Buna en güzel örnek Graves hastalığıdır.
Koronavirüs Nedir? Coronavirüsler, soğuk algınlığı, şiddetli akut solunum sendromu (SARS) ve Orta Doğu solunum sendromu…
Distal kıvrımlı tübül (DCT) ve toplayıcı kanal (CD), böbrek nefronunun son iki bölümüdür. Birçok iyonun…
30Antidiüretik hormon (ADH), aynı zamanda vazopressin olarak da bilinen, vücudun su tutulmasını düzenleyen küçük bir…
Aksiyon potansiyeli (AP), bir nöronun elektrik sinyallerini ilettiği, hücrenin elektriksel zar potansiyelinin kısa sürede aniden…
Akut pankreatit, genellikle çok ani ve çok şiddetli üst karın ağrısına neden olan pankreasın iltihabıdır.…
Akut bronşit genellikle tekrar kendiliğinden geçer. Bu gerçekleşene kadar öksürük ve soğuk algınlığı semptomlarını bir…
Sitemizde çerez (cookie) kullanılmaktadır.