Yazı Başlıkları
Kalsiyum ve fosfat vücudumuzda pek çok fonksiyonu olan minerallerdir. Bu nedenle vücut sıvılarındaki ve kandaki miktarları önem taşır. Örneğin kalsiyum için hücre dışındaki miktarının hücre içindeki miktarından yaklaşık 1000 ila 10000 kat fazla olduğunu görürüz. Çünkü Ca++ hücre içerisine girdiği an hücrede pek çok olayı tetikler ve hücrede hızla tepkiler görülür. Bir koagülasyon faktörü olması nedeniyle Ca++’un kandaki seviyesi de önem taşır. Fosfatın ise vücut için büyük önemi olan pek çok molekülün yapısına katıldığını görürüz.
Kandaki kalsiyum ve fosfat düzeylerinin regülasyonunda gastrointestinal sistem organlarının, kemik dokusunun ve böbreklerin rolü vardır. Gastrointestinal sistem organları bu moleküllerin emilmesinden, kemik dokusu depolanmasından, böbreklerse atılımından sorumludur. Kalsiyum metabolizmasıyla ilgili hormonlar bu organlar üzerinden etki ederler. Bu hormonlar kalsitonin, parathormon ve vitamin D’dir.
Parathormon, görevi kan Ca seviyesini ayarlamak olan bir hormondur. Polipeptit yapıda olması nedeniyle etkisini hızlı gösterir.
Etkisini adenilat siklaz üzerinden cAMP aracılığıyladır. Kan Ca seviyesini yükseltici etki gösterir. Bunu kemikten kana kalsiyum resorbsiyonuyla sağlar.
Kemikte kalsiyum fosfatla bulunduğundan kemikten resorbsiyon sırasında fosfat salınımı da artar. Ancak fosfatın fazlası kanda Ca++’la çöktüğü için parathormon salınan bu fosfatın böbreklerden atılımını uyarır.
Bunun yanında böbreklerde Ca absorbsiyonunu arttırarak kan CaH düzeyi korunur. Parathormon gastrointestinal sistemde etkisini D vitaminini aktive ederek sağlar. Bu nedenle gastrointestinal sistemde hem Ca++’un hem de fosfatın absorbsiyonunu arttırır.
Ana hedefi kemik dokusu olan, anabolizan bir vitamindir. Böbreklerde ve karaciğerde 1,25-dihidroksikolekalsiferole dönüştürüldüğünde aktifleşir. Kemikte Ca++ ve fosfat birlikte çökmüş halde depolanır. D vitamini bu depoları arttırıcı etkilerde bulunur. Bu nedenle kemikten CÜ ve fosfat resorbsiyonunu azaltır. Böbreklerde ve gastrointestinal sistemde Ca ve fosfat absorbsiyonunu arttırır.
Kalsitonin, normalde çok sentezlenen bir hormon değildir. Sadece bir regülatör olarak görev yapar. Tiroit bezindeki parafoliküler hücrelerce kan Ca++ düzeyi arttığında sentezlenir. Hedef dokusu kandır. Etkisini CANP aracılığıyla yapar. Kanda Ca seviyesini azaltır. Bunu kemikte Ca+F ve fosfat resorbsiyonunu azaltarak; böbreklerde ve gastrointestinal sistemde de kalsiyum absorbsiyonunu azaltarak yapar. Böylece Ca++ ve fosfat kemik depolarından kana geçeınez; ayrıca atılımları da aıltığından kan seviyeleri düşmüş olur.
Hücre dışı kalsiyum konsantrasyonu yaklaşık 9,4 mg/dL’dir. Bu kalsiyumun yarısı bağlı yarısı iyonize halde bulunur. Vücut toplam kalsiyumunun %99’u kemikte depo şeklindedir.
Fosfatsa hücre içinde fazla olan bir mineraldir. Hücrede pek çok bileşiğin yapısına katılır. Bunlara ATP, DNA, RNA, fosfatlı enzimler, ATP dışındaki yüksek enerjili bileşikler, NAD vs. gibi kofaktörler, fosfolipitler ömek verilebilir.
Fosfatın %15 ‘i hücre içindedir. %85’iyse kemik dokuda çökelti olarak bulunur.
Kalsiyumun yarısı iyonize Ca++ şekilde, diğer yarısı ise bağlı bulunur. Kandaki tüm kalsiyumun iyonize halde olmaması iyonize kalsiyumun kapiller aralıklardan kolayca geçebilmesinden kaynaklanır. Kan kalsiyumunun bağlı kısmın %40’1 plazma proteinlerine bağlıdır. %9-10’uysa sitrat ve fosfat gibi anyonlarla düşük moleküler ağırlıklı bileşikler yapar ve bu şeklide taşınır. Bu bileşikler ve kalan %50′ lik iyonize Ca++ kapillerden ve doku aralıklarından geçebilir.
Kemik dokusuna baktığımızda buradaki hücrelerin osteoblastlar, osteositler, osteoklastlar ve kondrositler olduğunu görürüz. Bunlardan osteoblastlar kemikleri yapan, osteositler kalsifiye matriksle çevrili olan, osteoklastlar hücre yıkımından sorumlu fagositik sisteme dahil olan hücrelerdir. Kondrositlerse kıkırdak hücreleridir. Bu hücrelerden osteoklastlar kemikten kalsiyum ve fosfat depolarının resorbsiyonunu sağlarlar. Kemikler daima yapım-yıkım halinde olan dokularımızdır. Bu yapım-yıkımdan etkilenen günlük kalsiyum miktarının 500 mg olduğunu görürüz.
Kalsiyumun günlük dengesine baktığımızda günlük kalsiyum alımının yaklaşık 1000 mg olduğunu görürüz. Bu kalsiyumun 800 mg’ı feçeşle atılır. Normalde bağırsaklarda emilen günlük 350 mg kalsiyum emilimi olur ancak bunun da 150 mg’ı lümene yeniden sekrete edilir. Bu nedenle kana emilmen 200 mg kalsiyum kalır. İhtiyaç yoksa böbreklerden idrarla bu 200 mg kalsiyum da atılır. Kalsiyum ihtiyacı durumunda emilim arttırılıp atılım azaltılabilir.
Kalsiyum atılmasında en önemli mekanizma gastrointestinal sistemden dışkıyla atılımdır.
Fosfat vücutta pek çok yapıya katıldığından gıdalarla aldığımız tüm fosfat emilir. Yani emilmesinde limit olmayan bir mineralimizdir. Bu nedenle fosfat düzeyinin kontrolündeki en önemli ınekaniznıa böbreklerde, idrarla afılıınla sağlanır. Büyük oranda kasta ve kemiklerde depolanmaktadır. Kemikte günlük 200-250 mg fosfat giriş çıkış dengesi vardır. Kemikten kana geçişi hızlıdır. Eksikliğinde ciddi kalp ve çizgili kas fonksiyon bozuklukları, eritrosit lizisi, kemik büyümesi anormallikleri görülür.
Kalsiyum ve fosfatın kemik dışında da görevleri vardır. Hücre dışı sıvıda fosfatın düzey değişikliği önemli etkilere yol açmazken az olduğu hipokalsemi durumlarında sinir sistemi kendiliğinden uyarılır ve tetani görülür bu durum ağırlaşırsa ölüme kadar gidebilir. Ca++’un fazla olduğu hiperkalsemi durumunda ise sinir sisteminin ve kasların aktivitesi baskılanır.
İnsülin, GH, IGF-I, östrojen, testesteron, 1,25-dihidroksivitamin D3, kalsitonin kemik yapımında arttırıcı;
PTH, kortizol ve tiroit hormonlarıysa kemik yapımında azaltıcı faktörlerdir.
Beğendiyseniz paylaşarak ve yorum yaparak bize destek olabilirsiniz..
Kaynak; tipakademi.com
Koronavirüs Nedir? Coronavirüsler, soğuk algınlığı, şiddetli akut solunum sendromu (SARS) ve Orta Doğu solunum sendromu…
Distal kıvrımlı tübül (DCT) ve toplayıcı kanal (CD), böbrek nefronunun son iki bölümüdür. Birçok iyonun…
30Antidiüretik hormon (ADH), aynı zamanda vazopressin olarak da bilinen, vücudun su tutulmasını düzenleyen küçük bir…
Aksiyon potansiyeli (AP), bir nöronun elektrik sinyallerini ilettiği, hücrenin elektriksel zar potansiyelinin kısa sürede aniden…
Akut pankreatit, genellikle çok ani ve çok şiddetli üst karın ağrısına neden olan pankreasın iltihabıdır.…
Akut bronşit genellikle tekrar kendiliğinden geçer. Bu gerçekleşene kadar öksürük ve soğuk algınlığı semptomlarını bir…
Sitemizde çerez (cookie) kullanılmaktadır.