Yazı Başlıkları
Periton Nedir?
Karın boşluğumu cavitas abdominailis diye isimlendiriyoruz. Bu karın boşluğunu içindeki organlar ince bir zarla, periton zarıyla, çevrilidirler. Bunlardan bir bölümü tamamen sarılı olabilir ya da bir bölümü sarılı olarak karın boşluğu içerisinde bulunabilirler.
Peritonun karın boşluğunun iç yüzünü döşeyen parçası var. O parça belirli yerlerden itibaren organlara doğru uzan 2 yapraklı bağları oluşturup organları da sarıyor.
Bunlardan karın boşluğunun iç yüzünü döşeyen periton yaprağına parietal periton deniyor. Organı örten bölümüne ise visseral periton deniyor. Bu dediğimiz gibi en basit şekli. Organı örten periton gördüğümüz gibi organdan sonra karın arka duvarına organı asar, bağlar ki uzunluğuna bağlı olarak organı daha fazla ya da daha az hareket ettirebiliriz. Bu şekilde peritonun oluşturduğu birtakım bağlar meydana geliyor. Bu karın arka duvarına asan iki yapraklı periton bölümüne mezo diyoruz.
Mezonun Önemi
Büyük damarlardan gelen ya da bunlara bağlantıyı sağlayan kanallar bu yapraklar arasından geçerek organlara sokuluyorlar. Ve bunların etrafında aynı zamanda organdan kaynaklanan lenfi taşıyan lenf nodülleri ya da damarların etrafında organları uyaran sinirler de (otonom sinirler de duysal sinirler de ) peritonla sarılı organların yaprakları arasına sokuluyor. Yani mezo yapısı bizim için çok önemli. Hangi organla alakalıysa ona göre isimlendirilir. Zaten daha önceki derslerde organları görürken bu isimlerle karşılaştık.
Bazı bağlar mezo diye anılmamasına rağmen organları barındıran özel isimle anılan periton yapraklarıdır. Örneğin; omentum minus. Bunun bölümü olan lig. Hepatoduedonale’yi bir bağ olarak isimlendiriyoruz ancak içinde karaciğere giden damarlar, sinirler hatta safra yolları bulunduran çok önemli bir bağdır. Dolayısıyla mezo ve peritonun oluşturduğu bağlar bizim için son derece önemli.
2 yaprak diye söz ettiğimiz yapraklar arası boşluğa cavitas peritonealis yani periton boşluğu denir. Aslında tek bir boşluk gibi görünür fakat pek çok yerde organların şeklinden, (dönmesinden vs.) dolayı çıkmazlar oluşur.
Organların Yerleşimleri
Parietal periton ile karın arka duvarı arasındaki boşluğa ise retroperitoneum(spatium retroperitoneale) denir. Periton bir organın önünden geçiyorsa (organ periton ile karın duvarı arasında ise) bu organlara retroperitoneal organlar (organum extraperitoneale) denir. Bu organlar: Böbrekler, Böbreküstü bezi, pankreas, üreter, aorta, v. cava inferior vs.
Eğer periton bir organı tamamen sarıyorsa (organ peritonun iki yaprağı arasındaysa) bu organlara intraperitoneal organlar (mesoyla arka duvara bağlanırlar) denir. Örnegin karaciğer, mide, dalak, jejenum, ileum vs.
Periton bir organın önünden geçmeyip, tamamende içine almıyorsa bu organlara sekonder retroperitoneal organlar denir. Bu organlar ilk başta intraperitonealdir daha sonrasında embriyolojik gelişimle retroperitoneale dönüşürler. Örneğin Colon ascendens ve descendens’in sadece arkasında periton yoktur.
Primer ve sekonder retroperitoneal organlar farklılık gösterir. Sekonder retroperitoneal organları daha rahat görürken primer retroperitoneal organları biraz daha yağ dokusunun içine gömülü görürüz.
Extraperitoneal organlar ise herhangi bir tarafından peritonla sarılı olmayan dışarda olan organlara denir. Örneğin prostat, rectumun son bölümü, vajen vs.
Burada tekrar parietal ve visseral peritona dönüyoruz. Bu iki peritonun klinik için en önemli farkı duyularının taşınmasındaki farklılıktır. Parietal peritonun duyusu aynı deri bölgelerindeki duyuların taşınmasında rol alan lifler tarafından alınır. Bir şeyin batmasını dokunmasını yer olarak gösterebiliriz, hissedebiliriz. Vısseral peritonda oluşacak bir ağrı ise genelde damarlara eşlik eden sempatik liflerle taşınıyorlar. Bunları geriye doğru takip edersek tabi ilk sempatik zincire daha sonra çeşitli dallarla merkeze taşınır. Ellerimizin ayaklarımızın nerde olduğunu biliriz fakat dalağımız şurda karaciğerimiz şurda bilgisi bize gelmez. Dolayısıyla ağrı lokalizasyonu da yapamayız. Bölgesine göre oda hatta hissedilen bir ağrı duyusu odaya çıkar. Bu orta hatta hissedilen ağrının sebebi primitif bağırsak borusundaki(ağızdan anüse kadar uzanan boru) herhangi bir ağrı oda hatta hissedildiğinden gelişimle organ başka bir yere yapışsa bile visseral peritonun gerilmesiyle ortaya çıkan ağrı hep orta hatta hissedilir.
Peritonun altında peritonu hafifçe hareket ettirebilecek gevşek bir subserozal bağ dokusu vardır. İçerisinde yağ dokusu bulunur. (kilo durumuna göre değişebilen).
Peritonla karın ön duvarı arasında yani preperitoneal alanda neler vardır?
Baktığımızda göbeğe doğru yükselen belli bağlar var: Mesaneden kaynaklanarak göbeğe doğru çıkan bağın üstünün peritonla kapatılmasıyla oluşan plicamız plica umblicalis mediana(embriyolojik bir yapı olan uracusun artığıdır.); bunun hemen yanında yine embriyolojik zamanda plesentaya kirli kanı götüren arter(a. Umblicaljs)’in artığının üstünün peritonla kapanmasıyla erişkinde plica umblicalis medialis; bunun hemen yanında ise a. ve v. Epigastrica inferior damarlarının üstünün peritonla kapatılmasıyla oluşan plica ise plica umblicalis lateralis‘tir.
Çıkmazların üsünden hızlıca geçeceğiz. Plica umblicalis medalis ve plica umblicalis mediana arasında mesanenin hernen üstünde kalan alan fossa supravesicalis‘tir. Yana geçtiğimiz zaman plica umblicalis medialis ve plica umlicalis lateralis arasında direkt hernilerin görüldüğü Hasselbach üçgenini de içeren alan fossa inguinalis medialis‘tir. Plica umblicalis lateralis’in dışına geçtiğimiz zaman inguinal kanalın iç ağzının olduğu bölgeye uyuyor bu alana fossa inguinalis lateralis denir.
Peritonun üstündeki kaslara bakmaya başladık en içteki kasımız m. Transversus abdominis. Bunun iç yüzünde fascia transversalis yer alır. Fascia transversalis ile periton arasındaki yağ dokusu ekstraperitoneal yağ dokusu veya fascia subserosa diye isimlendirilen fasya. Bu fasya böbreğin oraya geldiği zaman böbreği çevreleyen tabakalara ayrılıyor. Bunlar karşı böbrekte de devamlılık gösteriyor. İşte bu fasyaya böbreğim etrafındaki subsorosalfasyanın tabakalarına fasia renalis deniyor.